İngilizce’de “Merger and Acquisitions” olarak adlandırılan “birleşme ve satınalmalar” son yıllarda tüm dünyada olduğu gibi ülkemiz için de oldukça önemli ve popüler bir kavram haline gelmiştir.
Genel anlamıyla Birleşme (Merger) birden çok şirketin güçlerini ve varlıklarını yeni bir şirket kurarak biraraya getirmeleridir. Satınalma (Acquisition) ise bir şirketin başka bir şirketin tamamını ya da bir kısmını satın almasıdır. Satınalmada ; bir alıcı (Buyer) ve bir de satın alınan (Target Company) vardır ve alıcı, şirketi kısmen veya tamamen aktifleri ve pasifleri ile satın alır ve genellikle şirket kontrolünü de kısmen veya tamamen elinde bulundurur.
Birleşmeler yeni bir şirketin doğmasına neden olurken, satınalmalarda, ortaya çıkan yeni bir şirket yoktur Birleşmelerde, kurulan yeni şirket birleşen iki tarafın ortak yönetimine tabidir. Birleşme ve satnalmalar ayrı kavramlar olmasına rağmen genel bir ifadeyle “Birleşme” olarak adlandırılmalarına rağmen Dünya üzerindeki birleşme ve satınalma faaliyetlerinin yaklaşik % 97’sini satınalmalar oluşturmaktadır.
Şirketleri satınalma ve birleşmeye sevkeden nedenlerin başında büyüme güdüsü yatmaktadır. Bu suretle, şirketler ölçek ekonomilerinden de yararlanarak maliyetlerinde kısıntıya gitmek ve dolayısıyla karlarını artırmak istemektedirler. Bunun yanında şirketleri birleşmeye yönelten nedenler, yeni ülkelere açılma, yeni pazarlara girme, yönetim anlayışının iyileştirilmesi, mal ve hizmet üretiminde çeşitlendirme, yeni teknolojiye sahip olma, bölgesel pazara hakim olma, global pazar payını arttırma, üretim sinerjisi oluşturma, gibi pek çok neden sayılabilir.
Hem dünyada hem Türkiye’de doğrudan yabancı yatırımlar hızla artmaktadır :
Uluslararası Yatırımcılar Derneği (YASED) ; geçen yıl dünyadaki yabancı yatırımının bir önceki yıla göre yüzde 30 arttığını belirtilerek, uluslararası yatırımların çoğunun birleşme ve satınalmalar yoluyla gerçekleştiği, 6 bin 134 birleşme ve satınalmadan 716 milyar dolarlık gelir elde edildiği belirtilmektedir. Nitekim, Türkiye’ye geçen yıl gelen 9.7 milyar dolarlık yabancı sermayenin 7.5 milyar dolarlık bölümü birleşme ve satınalma operasyonlarına aittir. Yeni yatırım yapmak hem zaman, hem de emek istediğinden uluslararası sermayenin satınalmalara yöneldiği açıktır.
Yine, geçtiğimiz günlerde İstanbul’da gerçekleştirilen Şirket Birleşmeleri ve Satınalmalar Konferansı’nda konuşan Chicago Üniversitesi Finans Kürsüsü Başkanı Prof. Dr. Tarhan da dünyadaki birleşme ve satınalmalarda, henüz payı çok az olmasına rağmen son yıllarda Avrupa’nın gözünü Türkiye’ye çevirdiğini ve Avrupa için Türkiye’de cazip olmayan bir sektör bulunmadığını ve önümüzdeki yıllarda yabancı yatırımcıların ilgisinin artacağını belirtmektedir.
Bu ay ortasında açıklanan Başbakanlık Hazine Müsteşarlığı Yabancı Sermaye Genel Müdürlüğü’nün Uluslararası Doğrudan Yatırım Verileri Aralık 2006 Bültenine göz attığımızda ; Uluslararası yatırımcıların Türkiye’deki yeni veya mevcut şirketleri ile iştirak ettikleri yerli sermayeli şirketlerdeki ortaklık paylarına ilişkin transferleri içeren sermaye girişinin, 2006 Ekim ayında 2.690 milyon ABD Doları düzeyinde gerçekleştiği görülmektedir.
Burada bizim de özellikle dikkatimiz çeken husus 2.690 milyon dolar olan nakit sermaye girişinin; 2.609 milyon dolarlık bölümünün AB ülkeleri kaynaklı olmasıdır. Bu açıdan bakınca, bekleme odasında bir ömür tükettiğimiz, her defasında bir başka şartlarıyla karşılaştığımız AB ülke politikacıları ile AB’ne mensup sermaye hareketinin Türkiye’ye bakış açısında ciddi ve ülkemiz adına sevindirici bir fark olduğu görülmektedir
Uluslararası doğrudan yatırım girişleri kaleminde yer alan sermaye girişi 2006 yılının ilk on ayında 2005 yılının aynı döneminden 4 kattan fazla bir artış göstermiştir. 2006 yılı içinde, Ekim ayı sonuna itibariyle ülkemizde 2.270 adet uluslararası sermayeli şirket ve şube kurulmuş olup, 546 adet yerli sermayeli şirkete de uluslararası sermaye iştiraki gerçekleşmiştir. Sektörel bazda bakıldığında başta toptan ve perakende ticaret olmak üzere, gayrimenkul kiralama ve iş faaliyetleri ile imalat sanayi sektörlerinde faaliyette bulunulmaktadır. İmalat sanayiinde faaliyette bulunan uluslararası sermayeli şirketlerde tekstil ürünleri imalatı birinci sırada yer alırken, bunu makine ve teçhizat imalatı ile kimyasal madde ve ürünleri imalatı izlemektedir.
Yine dikkat çekici bir veri de ; 2006 yılı Ekim ayı sonu itibariyle toplamda 14.511 adet uluslararası sermayeli şirket ülkemizde faaliyette bulunmakta ve bu firmaların illere göre dağılımına bakıldığında; İstanbul 8.087 adet ile birinci sırada, İzmir ise 892 adet ile Antalya ve Ankara’nın ardından 4. sıradadır.
1990’lı yılların ortalarından bu yana giderek artan bir oranda önem kazanan uluslararası doğrudan yatırım akımları birçok ülke için borç yaratmayan bir dış finansman kaynağı olması sebebiyle önemini korumaktadır. Birleşmiş Milletler Ticaret ve Kalkınma Konferansı’nın (UNCTAD) yaptırdığı ve çok uluslu şirket yöneticileri ve uzmanların katıldığı uluslararası doğrudan yatırım beklentileri anketinin sonuçlarına göre 2008’e kadar uluslararası doğrudan yatırımlarda artış trendi izlenmesi beklenmektedir.
İzmir ve İzmir’li Sanayici hazırlıklı olmalı ve bu sefer treni kaçırmamalıdır :
Avrupa Birliği üyeliğinin ve müzakere sürecinin başlamasıyla birlikte, Türkiye’nin de içinde bulunduğu Doğu Avrupa ülkeleri, uluslararası doğrudan yatırım alanında en cazip ülkeler haline gelmiştir. 2005 yılı endeksinde Türkiye, uluslararası doğrudan yatırımlar açısından cazibesi en yüksek olan ilk 25 ülke içinde 13. sırada yer almıştır. Bir önceki yıl 29. sırada yer Türkiye için bu bir önceki yıla oranla %56’lık bir yükseliştir. Bu süreçte Türkiye’ye gelen yabancı yatırımlarda İngiltere, Almanya ve Hollanda başı çekmektedir.
Bir enteresan saptama da Avrupalı yatırımcıların, Türkiye hakkında en iyimser düşüncelere sahip yatırımcı grubu olarak ortaya çıkması ve Türkiye’yi doğrudan yatırım yeri olarak en cazip ülke sıralamasında 7. sıraya yükseltmesidir. Hatta İtalyan yatırımcılar için Türkiye, Çin’in dahi ilerisinde, en cazip 1. ülke konumundadır.
Bankacılık sektörü yanında, Otomotiv sektöründe yatırımcılar, Türkiye’yi Avrupa için önemli bir ihracat platformu olarak değerlendirmektedirler. Telekomünikasyon, temel kamu hizmetleri ve ağır sanayi alanlarında da Türkiye en elverişli 12. ülke olarak görülmekte, hafif sanayi yatırımları açısından ise 9. sırada yer almaktadır.
2006 yılının ilk aylarında yayımlanan Ernst & Young Birlesme ve Satın Alma İşlemleri Raporuna göre 2005 yılı gerek işlem sayısı gerekse işlem değeri olarak en yüksek seviyenin görüldüğü yıl olmuştur. Rapora göre 2005 yılında Türkiye’de 164 adet birleşme ve satın alma işlemi açıklanmış ve söz konusu işlemlerin değerlerinin toplamı 31 milyar Amerikan Dolarını bulmuştur. Toplam işlem değerine göre 2005 yılı değeri 2004 yılına göre yaklaşık 12 kat artmıştır.
2005 yılında Türkiye’de gerçekleştirilen uluslararası doğrudan yatırımların iller bazındaki dağılımına göre ise İstanbul 7,9 milyar Amerikan Doları ile ilk sırada, Kocaeli ikinci, İzmir üçüncü sırada yer almıştır.
İktisatçılara göre ülkemiz için, cari açığın finansman kalitesini arttırmanın en basit yolu, doğrudan yabancı sermaye girişini aynı hızla sürdürmektir. Bize göre, Dünya ve Türkiye’nin mevcut göstergeleri her türlü eleştiriye rağmen buna uygundur, şu halde en azından bir süre daha bu hareketlilik sürecektir ve bu hareketlilikten İzmir’in de aslan payını alması bizim için esas hedeftir. Yerel yöneticiler ve sanayicilerimiz bu yönde seferber olmalı ve ellerini çabuk tutmalıdırlar. Fırsatın ayağa gelmesini beklemek yerine, kendi sektörlerinde sinerji yaratabileceklerine inandıkları firmaları davet etmeli ve yatırım fırsatlarını bölgeye çekmeye çalışmalıdırlar. Bunu yaparken de, bir yandan uluslararası sermaye piyasaları, finansal raporlamalar ve pazarlama konularında uzman finansal danışmanlarla ve birleşme ve satınalma konularında uzman hukukçularla çalışarak firmalarını bu tarz operasyonlara hemen hazırlamalıdırlar. Bu sayıda yerimiz yetmediğinden firmaların finansal ve hukuksal olarak kendilerini bu sürece hazırlamaları gereken aşamaları gelecek sayıda ele almaya çalışacağım. Sanırım konu ile ilgilenenler için çok faydalı olacaktır. Ancak öncelikle bize göre bilinmesi gereken şey şudur; global düşünüp bu furyada aklını kullanan sanayicilerimiz, birleşme ve satınalma operasyonlarıyla kazananlardan ve çok hızlı büyüyenlerden olacaklardır. Furyayı kaçıranlar için ise kaçan balık yine büyük olacaktır.
(Bu Makale Ege Bölgesi Sanayi Odası dergisi 2006 aralık sayısında uluslararası araştırmalar sayfasında yayınlanmıştır)