Hepimizin malumu olduğu üzere bir şirketin markası ve ticaret unvanı en önemli ayırt edici özelliğidir. Bu sebeple bu unsurların uygulamada ciddi şekilde korunması, haksız rekabetin önlenmesi, iltibasına engel olunması gerekmektedir. İltibas hukuki bir terim olarak ayniyet ya da benzerlik yaratılarak kullanılması anlamına gelmektedir. Uygulamada çokça yapılan haksız bir uygulamadır.
Türk Patent Enstitüsü sayfasında “marka” nın bir teşebbüsün mallarının veya hizmetlerinin diğer teşebbüslerin mallarından veya hizmetlerinden ayırt edilmesini sağlaması ve sahibine sağlanan korumanın konusunun açık ve kesin olarak anlaşılmasını sağlayabilecek şekilde sicilde gösterilebilir olması gerektiğini belirtmektedir. Bu şartla marka kişi adları dâhil sözcükler, şekiller, renkler, harfler, sayılar, sesler ve malların veya ambalajlarının biçimi olmak üzere her tür işaretten oluşabilir.
Ancak uygulamada bir önemli tehdit de vardır ki, buna da çok sıklıkla rastlanmaktadır. O da bir işletmenin markasının bir başka tacir tarafından ticaret unvanı olarak kullanılması ya da bir ticaret unvanının başka bir işletme tarafından marka olarak kullanılmasıdır. Yazımızın konusunu marka hakkının korunması oluşturmaktadır.
Düşünün, tescil ettirip yıllardır kullandığınız ve emek emek büyüttüğünüz misal “XYZ” isimli bir markanız var, bir başka girişimci ortaya çıkıyor ve sizin bu markanızı, kendisine ticaret unvanı olarak seçiyor ve XYZ Anonim Şirketi olarak aynı sektörde faaliyete başlıyor ve bunu ön plana çıkararak ve hemen her platformda kullanarak sizinle çaktırmadan haksız rekabete girişiyor. Sorduğunuz zaman, ben sizin markanızı kullanmıyorum, bu benim tescilli ticaret unvanım diyerek işin içinden çıkabiliyor. Ne yaparsınız? Sinir hastası olmak için iyi bir neden öyle değil mi?
Sınai mülkiyet haklarına ilişkin uyuşmazlıkların önemli bir kısmını da marka ve ticaret unvanı arasındaki karıştırılma tehlikesine ilişkin bu tür olaylar ve davalar oluşturmaktadır. Bu durum, marka ve ticaret unvanı arasında karıştırılma tehlikesinin kapsamlı bir şekilde incelenmesini ve tehlikenin varlığını saptamaya ve önlemeye yönelik kuralların belirlenmesini gerekli kılmaktadır.
Mevzuatımızda marka, 556 sayılı Markaların Korunması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile düzenlenmiş idi, şimdi bunun yerini 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu almıştır. Ticaret unvanını ise farklı bir kanunla, Türk Ticaret Kanunu (TTK) ile düzenlenmiştir. Her iki kavram birbirinden tamamen farklı amaç taşıdığından ve farklı nitelikte olduğu için, her bir kanun, konuyu farklı içerikte ve kapsamda düzenlemiştir. Gerek marka ve ticaret unvanı arasındaki nitelik farklılıkları, gerekse her iki sınai hak türünü düzenleyen hukuki düzenlemeler arasındaki farklı hükümler, bazı problemleri ve bazı farklı sonuçları da ortaya çıkarmaktadır.
Şunu belirtmek gerekir ki, hukukumuzda marka ve ticaret unvanı arasında bir üstünlük ya da öncelik hakkı bulunmamaktadır. Her ikisi de ticaret hayatında kullanılan ayırt edici işaretler arasında yer almakta, bu iki ayırt edici işaret arasındaki ilişki yasal düzenlemeye ve yeknesak yargı kararlarına konu olmadığından uygulamada sorun oluşturmaktadır. Tescilli markanın başkası tarafından ticaret unvanı olarak kullanılmasının marka hakkına tecavüz teşkil edip etmeyeceği, yani aynı ismin bir kişi tarafından marka olarak, başka bir kişi tarafından ticaret unvanı olarak tescil edilmesinde ve kullanılmasında hukuken bir sakınca olup olmadığı, her iki kavramın işlevinin farklı olup olmadığı, hususlarında hukukumuzda bir netlik maalesef yoktur. Bu hukuki boşluk nedeniyle de marka hakkına tecavüz oluşturacak nitelikteki fiillerin tescilli ticaret unvanına dayanılarak yasal zemine oturtulmaya çalışıldığı ve böylece hukuki bir kılıfa sokulduğu uygulamada sıklıkla görülmektedir.
Marka ve ticaret unvanı farklı işlevlere sahiptir ve kullanılma alanları farklıdır. Her biri ayrı bir ayırt edicilik taşımaktadır ama kullanım şekilleri itibarıyla zaman zaman iç içe geçmeleri ve çakışmaları kaçınılmazdır. Bu şekilde aralarında karıştırılma tehlikesi oluşur. Bu durumda marka sahibi, 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’na veya 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’na dayanan hukuksal hakkına tecavüz iddialarını ileri sürebilir. Böyle bir durumda ise ticaret unvanı sahibi, marka hakkının ihlali ya da haksız rekabete dayalı olarak kendisine yönelen taleplerde, söz konusu işaretin ticaret unvanının bir parçası olduğunu ve bunun hukuka uygun bir şekilde tescil edildiğini, ortada hukuka aykırı bir durum olmadığını pek ala iddia edebilecektir.
Marka ve ticaret unvanı arasında birbirine karşı öncelik ve üstünlük bulunmadığı için, bu durumda dikkat edilecek husus bu ismin ilk olarak kim tarafından hangi şekilde kullanıldığı ve bu kullanım neticesinde ne tür bir menfaat elde edildiği, hangi sektörde kullanıldığı, ne gibi bir tanınırlık ölçüsüne sahip olduğu, hakkın nasıl kullanıldığı gibi noktalara dikkat edilmesi gerekir. Böylece en azından hangisinin diğerine karşı üstün olduğu yönünde bir kanaate ulaşılabilecektir.
Eski düzenlemede, ticaret unvanının önceki marka hakkını ihlal etmesi için işaretler arasında aynılık veya benzerlik yanında markanın ilişkin olduğu mal ve hizmetler ile ticaret unvanının kullanıldığı sektörlerin de aynı veya benzer olması aranıyordu ve bu şekilde karıştırılma tehlikesinin doğup doğmayacağı araştırılıyordu. Ancak, konu 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu madde 7/3-e bendi ile yeniden düzenlenmiştir. İlgili düzenlemede, işaretin ticaret unvanı veya işletme adı olarak kullanılmasının önceki tarihli marka hakkını ihlal edeceği belirtilmiştir. Nitekim, aynı maddenin 2. fıkrasında; “Marka tescilinden doğan haklar münhasıran marka sahibine aittir. Marka sahibinin, izinsiz olarak yapılması hâlinde, aşağıda belirtilen fiillerin önlenmesini talep etme hakkı vardır” dedikten sonra, 3. Fıkrasında “Aşağıda belirtilen durumlar, işaretin ticaret alanında kullanılması hâlinde, ikinci fıkra hükmü uyarınca yasaklanabilir” denilmiş, devamında (e) bendinde “İşaretin ticaret unvanı ya da işletme adı olarak kullanılması” cümlesi açık şekilde belirtilmiştir. Özetle, marka sahibi, markasını ticaret unvanı olarak tescil ettirip kullanan kişiye karşı korunmuştur. Böylece, ticaret unvanı veya işletme adının önceki tarihli marka hakkını ihlal edebileceği yasal bir düzenlemede açıkça ifade edilmiştir. Sonuç olarak, bu yasal düzenlemeye göre, ticaret unvanının önceki tarihli markanın işlevlerine zarar verecek şekilde kullanılması yasal bir kullanım değildir.
Ancak, Doktrine ve Yargı kararlarına göre sonraki tarihli ticaret unvanının önceki tarihli markayı ihlal etmesi için birtakım koşulların da oluşması aranmaktadır. Özetle ve öncelikle, karıştırılma tehlikesi oluşup oluşmadığına bakılması gereklidir. Örneğin, önceki tarihli marka ile sonraki tarihli ticaret unvanı arasında karıştırılma tehlikesinin doğması için markanın mal ve hizmetleri ile unvanın faaliyet konularının aynı veya benzer olması gerekir. Ayrıca kullanımın ticaret sırasında olması, kullanımın unvanın ürün ve ambalajlar üzerinde kullanılması, katalog ve ilanlarda yer alması, tabela olarak kullanılması ve belirli kısımlarının ön plana çıkarılması gibi markanın işlevlerine zarar verecek eylemlerde bulunulması veya bu şekilde ileride zarar verme ihtimali olması gerekir.
Yukarıda sayılan koşullar oluştuğunda ticaret unvanının kullanılması marka açısından karıştırma tehlikesi doğuracağından, marka hakkı sahibine yukarıda bahsedilen hususları ispatlamak kaydı ile yasal yollara başvurma hakkı ve yasal koruma sağlar.
Öte yandan, tescilli marka sahipleri için Sınai Mülkiyet Kanunu yanında, tescilsiz marka sahipleri için de haksız rekabet düzenlemeleri kapsamında koruma imkânı da vardır. Nitekim Türk Ticaret Kanunu madde 55/1- a-4’te, başkasının malları, iş ürünleri, faaliyetleri veya işleri ile karıştırılmaya yol açan önlemler alınması haksız rekabet olarak değerlendirilmiştir. Nitekim Türk Ticaret Kanunu’nun “Dürüstlük kuralına aykırı davranışlar, ticari uygulamalar” başlıklı 55. Maddesinde; “Aşağıda sayılan hâller haksız rekabet hâllerinin başlıcalarıdır dedikten sonra, a) Dürüstlük kuralına aykırı reklamlar ve satış yöntemleri ile diğer hukuka aykırı davranışlar ve özellikle; Başkasının malları, iş ürünleri, faaliyetleri veya işleri ile karıştırılmaya yol açan önlemler almak” diye açıkça belirtilmiştir. Dolayısıyla, ticaret unvanının önceki tarihli tescilsiz marka ile karıştırılmaya sebep olacak şekilde haksız kullanımı da haksız rekabete sebep olur.
Özetle, uygulamada çok sık rastlanan bu haksız uygulamanın önlenmesinde, öncelik hakkına sahip marka sahipleri çaresiz değildir. Sonraki tarihli ticaret unvanına karşı ilgili düzenlemelerde öngörülen şartları taşıması halinde hem Sınai Mülkiyet Kanunu ve hem de Türk Ticaret Kanunu kapsamında yasal yollara başvurarak hukuki koruma talep edebilirler.
Erdal Kardaş
Avukat / K&P Legal Hukuk Bürosu