Türk Hukukunda Tüzel Kişilik Perdesinin Kaldırılması veya aralanması olarak adlandırılan, Uluslararası Hukukta ise “lifting the corporate veil”, “piercing the corporate veil” veya “disregard of legal entity” gibi kavramalarla anılan, uygulamada da çok bilinmeyen bir hukuksal kavramdan bahsedeceğiz size.
Bu kavram tüzel kişinin ortaklarının sorumluluğunu öngören açık bir kanun veya sözleşme hükmü bulunmamasına rağmen, ortağın, tüzel kişinin borçlarından tüzel kişilik perdesinin kötüye kullanılması sebebiyle sorumlu tutulduğu halleri ifade etmektedir.
Bilindiği gibi, Türk Ticaret Kanunu’na ve İcra ve İflas Kanununa göre anonim şirketler tüzel kişi sıfatı ile ortaklarından bağımsız bir kişiliğe sahiptir ve işlemlerinden dolayı kendi malvarlığı ile sorumludurlar. Diğer bir deyişle kural olarak, anonim şirket pay sahipleri, sadece taahhüt etmiş oldukları sermaye payları ile şirkete karşı sorumlu olup anonim şirketin özel hukuk borçlarından dolayı pay sahiplerinin üçüncü kişilere karşı herhangi bir sorumluluğu bulunmamaktadır.
Bu durum anonim şirket pay sahipleri ile üçüncü kişiler arasında bir perde oluşturmaktadır. Ancak bu tüzel kişilik perdesinin hakkaniyete, hukuk güvenliğine ve hukuk düzenine ters düşer hallerin ortaya çıkmasına sebebiyet verecek şekilde kötüye kullanılması halinde işbu tüzel kişilik perdesi aralanabilmekte ve anonim şirket pay sahipleri de tüzel kişilik ile birlikte, kendi mal varlıkları ile de şirket borçlarından sorumlu olabilmektedirler.
Belirtmek isteriz ki, tüzel kişilik perdesinin aralanması istisnai hallerde mümkün olup, bu ayrılık prensibinin kötüye kullanıldığı hallerde mümkün olmaktadır. Bir başka deyişle, tüzel kişilik perdesinin kaldırılmasın, hakkın kötüye kullanılmasına dayanır. Bu haller ise yargı içtihatları ile belirlenmekte olup tüzel kişiliğin amaç ve faaliyet hacmine uygun olması gereken öz kaynakların yetersizliği ve pay sahiplerinin bu halde dürüstlük kuralına aykırı hareket etmeleri, hâkim ortaklı şirketlerde hâkim ortağın ya da ortakların hâkimiyeti kendi çıkarları doğrultusunda anonim şirket alacaklılarını zarara sokacak şekilde kötüyü kullanması, anonim şirket ortakları ile tüzel kişiliğin malvarlıklarının ve organizasyonunun birbirine karışması durumlarında tüzel kişilik perdesinin aralanmasına karar verilebilir.
Uygulamada, anonim şirket ortakları ile tüzel kişiliğin malvarlıklarının ve organizasyonunun birbirine karışması durumu, tüzel kişilik perdesinin aralanmasını gerektiren durumların başında gelmektedir.
Sonuç olarak; temelini Türk Medeni Kanunu’nun 2. maddesinde düzenlenmiş olan dürüstlük kuralından ve hakkın kötüye kullanılmasından alan tüzel kişilik perdesinin kaldırılması kurumu istisnai bir kurum olup bu istisnai hallerin varlığı durumunda şirket ortaklarının sorumluluğuna gidilebilecektir.
Perdenin kaldırılması kurumu yasalarda mevcut olmayan, içtihatlar ile belirlenen ve uygulamada benimsenen bir kurum olup bu hallerin neler olduğu içtihatlar yoluyla belirlenmektedir.
Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 2016/5148 Esas, 2017/7084 Karar numaralı ve 11/12/2017 tarihli kararı tüzel kişilik perdesinin kaldırılmasını kurumunu ve bu hususta Yargıtay’ın tutumunu net ve somut şekilde gösteren güncel kararların başında gelmektedir. Anılan Yargıtay içtihadına konu dava, çeke dayalı alacak istemine ilişkin olup, davacı, tüzel kişilik perdesinin kaldırılarak tüm davalıların çek bedelinden sorumlu tutulmasını talep etmiştir. Yargıtay 11. Hukuk Dairesi, Türk Ticaret Kanunu’ndaki sermaye şirketlerine ilişkin hükümler gözetildiğinde kural olarak sermaye şirketi ortaklarının şirket borçlarından dolayı şirket alacaklılarına karşı bir sorumluluğu bulunmamakta ise de, pay sahibinin şirket tüzel kişiliği ile özdeşmesi, şirket ortağının mal varlığı ile şirket tüzel kişiliğinin malvarlığının birbirlerine karışması, art niyetli ve hesaplı davranışlarla sırf sorumluluktan sıyrılmak amacıyla tüzel kişilik perdesinin arkasına sığınılması, ortağın şirketteki hâkimiyetini kötüye kullanarak alacaklılara karşı tüzel kişilik perdesinin arkasına saklanmasının hakkın kötüye kullanılması mahiyeti taşıması, borçların ödenmesi sırasında şirket ortağı tarafından ayrılık prensibinin ileri sürülmesinin Türk Medeni Kanunu’nun 2. ve 3. maddelerine aykırı olması gibi hallerin söz konusu olduğu durumlarda şirket ortağı aleyhine de tüzel kişilik perdesi aralanarak şirket borcundan dolayı sorumluluğuna gidilebileceğini, başka bir anlatımla, perdeyi aralama teorisiyle birlikte tüzel kişinin borcundan üyelerin, üyelerin borcundan tüzel kişinin özdeş kılınarak sorumlu tutulması mümkün olabileceği görüşünü benimsemiştir.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 2020/19-94 ve 2020/358 K. sayılı kararında da benzer bir duruma işaret edilmiş ve Tüzel kişilik perdesinin çapraz olarak kaldırılmasının koşulu oluşmuştur şeklinde karar vermiştir. Söz konusu kararda, iki ayrı şirketi kullanan ve birini sürekli borçlandırıp, diğerini farklı şekilde kullanan kötü niyetli ortaklara dur demiştir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu A şirketi ile B şirketinin kurucu ortaklarının aynı kişiler olduğu, her iki şirketin iç içe birlikte faaliyette bulundukları, şirketlerin alacaklardan mal kaçırma amacıyla tüzel kişilik perdesinden yararlanmaya çalıştıklarını tespit ederek, somut olay bakımından perdenin aralanması koşullarının oluştuğu kanaatine varmıştır.
Görüldüğü gibi uygulamada çok bilinmeyen ancak tüzel kişi ile üyeleri arasındaki bu mal ayrılığı ve sorumsuzluk prensibinin istisnası olarak, tüzel kişilik yapısının hukuk düzenine aykırı kötüye kullanılması ya da şirket ile pay sahipleri arasındaki ayrılığa dayanmanın dürüstlük kuralına aykırı düştüğü durumlarda ortaya çıkan bir durumdur.
Bir cümle ile özetlemek gerekirse, tüzel kişiyi oluşturan kişiler, tüzel kişinin sağlamış olduğu ayrılık ilkesinden istifade ederek sorumluluktan kaçmaya çalışırlarsa tüzel kişilik perdesi Yargı kararları ile kaldırılabilmektedir.
Rengin Canlı
Avukat / K&P LEGAL HUKUK BÜROSU