Türk Ceza Yasası ha değişti ha değişecek diye yıllarca üzerinde konuşuldu, hatta 1980’li yılların ortalarında biz Hukuk Fakültesinde henüz öğrenciyken dahi hocalarımızın dilinde bu amaçla oluşturulan komisyonun çalışmaları ve gelmesi muhtemel yeni hükümler hakkında bir takım düzenlemelerden bahsedilmekteydi.
Ancak, her nedense, önümüze gelen pek çok önemli şeyi sürekli erteleyen ve bir türlü sonunu getiremeyen bir ülkeyiz. Şaka gibi ama, 20 yılda hazırlanan yasaları, 18 yılda bitirilebilen kamu binalarını, 15 yılda hala bitirilemeyen yolları ve tünelleri görünce insan ömrünün kısalığına rağmen, Türk’ün sabrına da şaşmamak elde değil. Gerçi Necip Türk Milletinden başka “işin iyisi 6 ayda ortaya çıkar” tarzı özdeyişlere sahip bir başka millet var mıdır bilmiyorum ama, 20 yılda bile tam anlamıyla tatmin edici bir yasa çıkarılamadığı da maalesef bir gerçektir.
İşte, bu şekilde kapalı kapılar ardında komisyonlar tarafından yıllarca üzerinde çalışılan ve tasarı üzerinde kamuoyunda uzun süre tartışılan ve nihayet AB uyum çalışmaları kapsamında hızlandırılarak 12 Aralık 2004 yılında yürürlüğe giren yeni Yeni Türk Ceza Kanunu (TCK) getirdiği bir takım hükümlerle bireysel olduğu kadar, iş ve çalışma hayatımızı ve işveren kesimini de doğrudan ilgilendiren bir takım yeni kavramlar ve düzenlemeler içeriyor.
Bu bağlamda sıralamak gerekirse yeni TCK’da Türk çalışma yaşamını yakından ilgilendiren hükümler özetle şunlardır;
TCK madde 116/III (Konut dokunulmazlığı başlığı altında İşyeri İşgalini)
TCK madde 117 (İş ve Çalışma Hürriyetinin ihlali başlığı altında: ücretsiz veya çok düşük ücretle işçi çalıştırma veya insan onuruyla bağdaşmayan çalışma koşullarına tabi kılma: bu tür çalışmalarda aracılık etme; çalışma koşullarını değiştirmeye veya işi bırakmaya zorlamayı)
TCK madde 118 (Sendikal Hakların kullanılmasının engellenmesini)
TCK madde 135/II (Sendikal bağ1antı1ara ilişkin kişisel verilerin kaydedilmesini)
TCK madde 53/I bent d (Sendika Yöneticisi veya Denetçisi Olmaktan Yoksun Bırakılmayı)
TCK madde 149/I bent d (İşyerinde Yağmayı)
TCK madde 152/I bent e (Nitelikli Mala Zarar Vermeyi)
TCK madde 181 (Çevrenin Kasten Kirletilmesini)
TCK madde 182 (Çevrenin Taksirle Kirletilmesini)
TCK madde 183 (Gürültüye Neden Olmayı)
TCK madde 184 (İmar kirliliğine neden olmayı)
TCK madde 237/I (Fiyatları Etkilemeyi) düzenlemekte ve bu suç türlerine göre çeşitli müeyyideler (yaptırımlar) getirmektedir.
Buraya kadar özetlenen hükümlerden bizce dikkate değer olan iki tanesini özel önemleri dolayısıyla detaylandırmak istiyorum. Yerimiz yetmeyeceği için bu sayıda “Çevreye karşı işlenen suçlar”a , gelecek sayıda ise “iş ve çalışma hürriyetinin ihlali ve Sendikal hakların kullanılmasının engellenmesi” başlığı altında daha evvel hukukumuzda hiç bulunmayan yeni bir suç tipine ve buna bağlı olarak uygulamada karşılaşılması muhtemel sorunlara değineceğim.
Aman Dikkat; Çevreye Karşı İşlenen Suçlarda 13 Ekim 2006 dan itibaren Yeni Bir Dönem Başladı!
Yukarıda sayılan hükümler arasında yasada yer alan en önemli reformlardan birisi olarak gösterilen “Çevreye karşı işlenen suçlar” kavramını ele alan 181 ve 182’nci maddeler gerekli hazırlıklar yapılsın gerekçesi ile yürürlüğe yasanın çıkması ile birlikte hemen girmemiş, henüz çok yeni olarak 13.10.2006 tarihinden itibaren uygulamaya başlamıştır.
Çevreyi kirletenlere ciddi hapis cezaları var;
“Çevrenin kasten kirletilmesi” başlıklı 181. madde, ilgili kanunlarla belirlenen teknik usullere aykırı olarak ve çevreye zarar verecek şekilde, atık veya artıkları toprağa, suya veya havaya kasten veren kişiye altı aydan iki yıla kadar, atık veya artıkları izinsiz olarak ülkeye sokanlara bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası verilmesini, bu atık veya artıkların toprakta, suda veya havada kalıcı özellik göstermesi halinde cezanın iki katı artırılmasını hükme bağlıyor. Suç, insan veya hayvanlarda tedavisi zor hastalıkların ortaya çıkmasına, üreme yeteneğinin körelmesine, canlıların doğal özelliklerinin değiştirmesine yol açacak atıklarla işlenirse sorumluları beş yıldan az olmamak üzere hapis ve 1000 güne kadar adli para cezası bekliyor.
Kasıt olmasa dahi dikkatsizliğe de hapis cezası öngörülmüştür;
“Çevrenin taksirle kirletilmesi” başlıklı 182. madde ise aynı suçun dikkatsizlikle işlenmesi durumunda sorumluların adli para cezasıyla cezalandırılmasını öngörüyor. Ancak bu atık veya artıkların çevrede kalıcı etki bırakması halinde, faillere iki aydan bir yıla kadar hapis cezası verilecek. Tedavisi zor hastalıkların ortaya çıkmasına, üreme yeteneğinin körelmesine, canlıların doğal özelliklerini değiştirmeye neden olabilecek atıkları toprağa, suya veya havaya taksirle verenler, bir yıldan beş yıla kadar hapis cezasıyla cezalandırılacaktır.
Yukarıda yer alan çevreye dair 181. madde metninde çevrenin kasten kirletilmesi fiilleri suç olarak tanımlanmıştır. Böylece, kişilerin sağlıklı bir çevrede yaşama hakları korunmaya çalışılmaktadır. Bu maddenin birinci fıkrasına göre, bu suç, atık veya artıkları toprağa, suya veya havaya kasten verilmesiyle oluşur. Bu bağlamda, atık ve artıkların ilgili kanunlarla belirlenen teknik usullere uygun olarak doğal ortama bırakılması hâlinde, hukuka aykırı bir davranışın varlığından ve dolayısıyla bu suçun oluştuğundan söz edilemez. Bu teknik usuller her sektörün kendi atıklarına uygun olarak, çevreyi korumaya yönelik diğer yönetmelik ve kanunlarla belirlenmiştir. Aynı maddenin üçüncü fıkrasına göre; bir ve ikinci fıkralarda tanımlanan suçların konusunu oluşturan atık veya artıkların toprakta, suda veya havada kalıcı özellik göstermesi, verilecek cezanın artırılması sebebini oluşturmaktadır. Atık veya artıkların niteliği bu suçlar açısından daha ağır cezayı gerektiren nitelikli hâl olarak kabul edilmiştir.
Dördüncü fıkrada ise, bir ve ikinci fıkralarda tanımlanan suçların konusunu oluşturan atık veya artıkların diğer bir takım özellikleri, bu suçlar açısından daha ağır cezayı gerektiren ayrı bir nitelikli hâl olarak kabul edilmiştir.
Beşinci fıkrada, iki, üç ve dördüncü fıkralarda tanımlanan suçlardan dolayı tüzel kişiler hakkında bunlara özgü güvenlik tedbirlerine hükmolunacağı kabul edilmiştir. Yasa bu tedbirlerin neler olacağını belirtmemişse de, bunlar arasında işyeri kapatma, işyerinin faaliyetini geçici olarak durdurma gibi tedbirleri sayabiliriz.
TCK 182. madde metninde çevreyi taksirle kirletme suçu da tanımlanmış ve benzer suçun kasden değil de, dikkatsizlikle işlenmesi de böylece mümkün olduğundan bu konuda alınacak önlemler hususunda çok daha ciddi bir çaba sarfedilmesi gerektiği ortaya çıkmaktadır.
Bu hükümlere bakıldığında değerli işadamlarımızın ve sanayicilerimizin fabrika ve işyerlerindeki çevresel düzenlemeleri ve alınan mevcut ve muhtemel önlemleri bir kez daha ve yeniden gözden geçirmelerinin uygun olacağını söyleyebiliriz.
Zira, kural olarak tüzel kişilik adına işlenen suçlar yönünden ceza hükümleri; şirketlerde icra makamı kim ise ona yönelmektedir, bu da suçun vasfına göre, başta şirkette imzaya yetkililer olmak üzere, şirket müdürleri, müdür yardımcıları ile özellikle şirket yönetim kurulu başkanı ve yönetim kurulu üyelerinin sanık sıfatıyla doğrudan yargılanmalarını gerektirmektedir.
(Bu makale Ege Bölgesi Sanayi Odası dergisi 2006 ekim sayısında yayınlanmıştır.)