Bir kısım meşhur futbolcular ve teknik adamların isminin karışması ile basında yer alan ve popüler olan olaylar zinciri ile Ponzi kavramı da günlük hayatımıza ve güncel lügatimize girmiş oldu. Peki nedir bu Ponzi ?
Ponzi sistemi, yüksek kâr getiren bir üretim veya yatırım varmış gibi göstererek özellikle yeni yatırımcıları sisteme katmayı amaçlayan, ilk yatırım yapanlara yapılacak ödemelerin sisteme sonradan katılanların parasıyla yapıldığı bir dolandırıcılık yöntemidir.
Ponzi sistemine katılımlar doğası gereği sonsuza kadar süremeyeceğinden katılım bittiği zaman, ortada kâr getiren bir üretim veya yatırım mevcut olmadığı için sisteme sonradan giren ve yeni yatırım yapanlara ödeme yapılamaz hale gelir ve sistem çöker.
Ülkemizde ponzi sistemiyle gerçekleştirilen, Titan ve Çiftlikbank gibi oldukça ses getiren birçok dolandırıcılık vakası yaşanmıştır. Dünyada ise, Wall Street tarihinin en büyük yolsuzluk örnekleri arasında sayılan Bernie Madoff ve JSG Capital Investments olayları, ponzi sisteminin kullanıldığı dolandırıcılık vakalarına örnek olarak verilebilir.
Bernie Madoff, kurmuş olduğu geniş yatırımcı ağı ile yaklaşık 5.000 müşterisinin aslında hiçbir zaman fiilen bir yatırım yapmadığı paralarını toplamış, 2007-2008 mali krizleri patlak verdiğinde ise yatırımcılar daha fazla nakde ihtiyaç duyduğundan artık kurmuş olduğu ponzi sistemini sürdürememiş ve yatırımcılarına yaklaşık 65 milyar dolarlık bir kayıp yaşatmıştır. 150 yıl hapis cezası alan Madoff, geçtiğimiz zamanlarda da 82 yaşında hapishanede hayatını kaybetmiştir.
Ülkemizde “Saadet Zinciri” olarak da adlandırılan ve bugüne kadar birçok insanın mağduriyetine yol açan ponzi sistemi mevzuatımızda açıkça tanımlanmamışsa da, temelde benzer prensiplerine dayanan piramit satış sistemi, 6502 sayılı Tüketicinin Korunmasına Dair Kanun’un 80. maddesinde; “katılımcılarına bir miktar para veya mal varlığı ortaya koymak karşılığında, sisteme aynı şartlar altında başka katılımcılar bulma koşuluyla bir para veya mal varlığı kazancı olanağı ümidi veren ve mal varlığı kazancının elde edilmesini tamamen veya kısmen diğer katılımcıların da koşullara uygun davranmasına bağlı kılan, gerçekçi olmayan veya gerçekleşmesi çok güç olan kazanç beklentisi” olarak tanımlanmış, böyle bir sistemin kurulması, yayılması ve tavsiye edilmesi yasaklanmıştır.
Ticaret Bakanlığı’na ise bu tür sistemleri incelemek ve ilgili kamu kurum ve kuruluşları ile iş birliği yaparak gerekli önlemleri alma hususunda yetki verilmiştir. Yine aynı Kanun’un “Ceza Hükümleri” başlıklı 77. Maddesinin 17. fıkrasında; “Bu Kanunun 80 inci maddesine aykırı olarak piramit satış sistemini başlatan, düzenleyen veya toplantı, elektronik posta veya diğer birçok kimsenin de katılımını sağlamaya elverişli yöntemlerle yayan veya böyle bir sistemin diğer bir şekilde yayılmasını ticari amaçlarla destekleyenler hakkında 26/09/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun ilgili hükümleri uygulanır.” denilerek piramit satış sisteminin cezai boyutu düzenlenmiştir.
Ponzi dolandırıcılığını ceza hukuku çerçevesinde incelediğimizde, ihlal edilen hukuki değerin kişilerin malvarlığı hakları olduğu görülmektedir. Kişilerin malvarlığı yanında irade özgürlüklerinin de kazanç vaatleriyle ihlal edildiği nazara alındığında, piramit satış sisteminin malvarlığına karşı suçlar kapsamında yer alan dolandırıcılık suçunun unsurlarını yansıttığı kabul edilmektedir. Fakat bu sistemde, dolandırıcılık suçu için aranan hile unsurunun varlığını tespit etmek kolay değildir. Bununla birlikte para yatıran kişilere, sistemin geleceği ve işleyişi hususunun tam olarak açıklanmaması ve gerçekçi olmayan veya gerçekleşmesi çok güç olan kazanç vaadinde bulunulması hileli hareket şeklinde değerlendirilmektedir. Yargıtay da bu konuda verdiği bir kararda; “…sistem gereği zincirin halkaları genişledikçe üye temin etmenin zorlaşacağı, belli bir müddet sonra üye temininin imkânsız hale geleceği ve sistemin bu aşamada çökeceği, son üye olanların bu işleyiş içerisinde para kazanma olanağının bulunmadığı, bu durumun bilinçli olarak gizlendiği” sebepleriyle böyle bir sistem kurarak mağdurları zarara uğratan sanıkların eylemlerinin cezai sorumluluklarını gerektiren dolandırıcılık suçu niteliğinde olduğunu belirtmiştir.
Esasen bugüne kadar bu tip dolandırıcılık yöntemleriyle mağdur olan insanlarımızın sayısı ve toplumda yarattığı etkinin büyüklüğü düşünüldüğünde, piramit sistemi veya ponzi sistemi kullanılarak gerçekleştirilen dolandırıcılık eyleminin mutlaka dolandırıcılık suçunun nitelikli halleri arasında sayılması gerekliliği ortaya çıkmaktadır. Hatta caydırıcılık için bu tip bir dolandırıcılık suçunun zincirleme suç hükümlerinin uygulanmayacağı suçlar arasına eklenmesi ve böylelikle mağdur edilen kişi sayısı kadar ayrı suç oluşmasının sağlanması düşünülebilir.
Elbette cezalar tek başına suçu önlemeye yetmemektedir, az para ile çok yüksek kar elde etme vaadiyle alıcı bulan bu sistemlerin önüne geçilebilmesi adına devlet vatandaşlarının finansal okuryazarlık düzeyini artırmak için gerekli çalışmalara ivedilikle başlamalı, bu tur sistemleri suç gerçekleşmeden önce araştırarak vatandaşlarını uyarmalı ve suçun gerçekleşmesini önleyecek tedbirleri almalıdır. Aksi halde birçok insanımız daha bu tip dolandırıcılık yöntemlerinin mağduru olmaya devam edecektir.
İlayda Arbay
K&P Legal Kardas Hukuk Bürosu
Avukat